Translate

14 Ocak 2016 Perşembe

KALANDARİS KULANDARİS KUTLU OLSUN

Kalandaris Kulandaris Rumi takvimin ilk ayı kalandarın birinci günü Miladi takvime göre Ocak ayının 14’üne tekabül ediyor. Karadeniz Bölgesi’nde özellikle Trabzon ilinde bu gecenin ayrı bir önemi var.
Geleneksel olarak bu gecede çocuklar dışarı çıkar ve evleri dolaşarak ellerindeki torbaları evlerin kapısına koyup kapıyı ve zili çaldıktan sonra ev ahalisinin torbanın içine koyacakları hediyeleri beklerler. Bu arada bazı manilerde söylerler. Bazen ev ahalileri torbalara kedi koyarak da gelen çocuklara ve gençlere şakalar yaparlar.
 
Kalandar geceleri köyün  genç ve çocukları kemençe (bazı köylerde tulum ya da şimşir kaval) eşliğinde horonlar oynayarak toplanır. Köydeki tüm evleri tek tek gezerler. Koliva (haşlanmış mısır), fındık, meyve, ceviz vs. toplarlar. Evlerin önüne gelen çocuklar yine köyden köye değişen ama ana teması benzer bir Kalandar tekerlemesi söyler ve kara koncolos oyunu adı verilen bir seyirlik oyun oynar.
Kalandar gecesi gezmelerinin en önemli özelliği ise çocuklardan birisinin kara koncolos kılığına girmesi. Yüzü kazanın altından alınan maniya ile siyaha boyanan, üzerine postlar giyerek ayıya benzetilen, beline koyun ya da inek çanları takan, elinde değnek taşıyan bir genç bu kılığa sokulmakta bir kemençeci ve çocukların söylediği tekerlemeler eşliğinde kapı kapı dolaşarak evlerden yiyecek toplanır. Bazı köylerde oyuncu kadrosuna kadın kılığına sokulmuş bir erkek (gelin), şeytan (ateşçi), doktor (kizir), ağa, ihtiyar, deve kılığına giren birkaç oyuncu eklenir.

İpe bağlanan bir torba ev kapısından içeri uzatılarak:

“Gece geldim kapınıza

Selam verdim Yapınıza
Selamımı almazsanız
Daha gelmem yapınıza
*
“Kalandar soğuğunda
Ya bakın kaldık dara
Açın siz kapıları
Biz geldik Kalandara” 

Ya da oyunda kara koncolos yerine deve kullanılıyorsa istekler biraz abartılır. Örneğin;

Galandariya Farfariya
Get kilara Gel gapiya
Ver deviye
Pestilden, tutdan
Almadan, armuttan
Şekerden, çaydan
Külekteki yağdan
Bulğurdan, yarmadan
ğavurmadan, ğıymadan
Dahasını saymadan
Ver babam ağam, Bacım, Nenem Ver!

Gümüşhane tekerlemesini söylenir, ev sahibinin torbayı doldurması beklenirmiş.
Bir zamanlar yörenin çocukları bu günü iple çekermiş. Ev ev dolaşır, akşamdan hazırladıkları bez torbaları çaldıkları kapıdan içeriye uzatırlar, ağızlarında kulağı okşayan bir tekerleme:
“galandaris gulandaris
erkek uşak dişi buzak
bir feli kabak”

Evin sahibi de zaten Kalandar hazırlığını yapmış, kapıdan uzanacak bez torbaları bekler. Bir gün öncesinden koliva kazanları kaynatılmış, tekerlemenin içinde geçen “bir feli kabak” pişirilmiş olur. Avuç avuç fındık, ceviz ve meyveler dodurulurdu torbalara. Çocuklar tüm kapıları “galandaris gulandaris” yaptıktan sonra mutlu bir şekilde topladıklarını yemeye giderler.
Yine, Kalandar sabahı genç kızlar erkenden suya gidip başlarını yıkardı, saçlarımız uzun olsun diye...
Bekarların dilinde de bir kalandar türküsü:

“Kırlangıç yuva yapar karaağaç kovuğunda
Bekarlar neler çeker Kalandar soğuğunda”

Artık, Kalandar ayında “galandaris gulandaris” yankılanmıyor kapılarda. Koliva kazanları kaynamıyor, kabak felileri pişmiyor Kalandar çocuklarına özel. Genç kızlar da saçımız uzun olsun diye erkenden sulara koşmuyorlar.
Kalandar eğlenceleri adı aynı olmamakla birlikte Ordu, Giresun, Rize ve Gümüşhane’de de aşağı yukarı aynı şekilde gerçekleşmekteydi.
Çoğunlukla toplanan yiyecekler pişirilip yenilirdi.  
Büyük köylerde her mahalle kendi kalandar grubunu oluşturur, torbasını yiyeceklerle doldururken bir yandan da komşu mahallelerin kumpanyalarının torbasını kapıp kaçma mücadelesi verilirdi. Bölgedeki Hıristiyan Rumlar ise kalandarı eğlenceden öte (noel dolayısıyla) dini bir atmosfere büründürmüşlerse de tekerleme ve türkülerin sözleri Anadolu’da, Yunanistan’da hatta aşağıda derlenmiş örnekte olduğu gibi Kırım’da da aşağı yukarı aynıydı. 

Kalimera ais Vasil (Merhaba, Aziz Vasil)
Na fers iyia, ivlouiyia (Bize sağlık ve inayet)
Biritet, prama, lougar (tahıl, sığır, eşya)
Kapitia, fimoria, kalo kardia (para, altın, iyi kalp getir)

Kalandarın ilk günü

Kalandar ayının ilk günü eve ilk giren kişinin taşıdığı özelliklerine göre yılın iyi veya kötü geçeceğine işaret edileceğine ciddi ciddi inanılmaktaydı.
Eve kötü huyu, şanssızlığı ile tanınan ya da kör, topal, fakir, kısır kişilerin girmesinin o yıl felaket getireceğine inanılmaktaydı. Bu yüzden bu önemli iş kadere bırakılmaz iyi huylu temiz giysili çocukların eve ilk giren olması sipariş bile edilirdi. Hemşin gibi yörelerde yılın bereketini garantiye almak için ahırdaki öküz eve getirilerek sağ ayağıyla eve girmesi sağlanırdı.

Kalandarın gün sayması yada minoloya
 
Sadece kalandar sabahı değil kalandarı takip eden 12 gün takip edilerek ve her gün bir ay ile ilişkilendirilerek o yılın nasıl geçeceği konusunda kehanette bulunulurdu.
Sözgelimi 6 gün yağmur yağmışsa Kiraz ayı (Haziran) yağmurlu geçecekti. Bazı yörelerde yeni yıl Mart ayından başlatıldığından Mart Dokuzu adı verilen bu son derece bilimsel (!) geleneğin bir de adı vardı: Minoloya yani Rumca “Ay bilimi”.

Kalandar çöreği

Kalandar günü köy gençlerinin evlerden topladığı malzeme ile pişirdikleri ve delikanlıların/genç kızların bu çöreği yedikleri gece, evlenecekleri erkekleri rüyalarında göreceklerine inandıkları aşırı tuzlu çöreğin adıdır.
Trabzon ve Civarında yılbaşı (Kalandar) gelenekleri ve seyirlik köy tiyatroları Anadolu’da ve Trabzon dışındaki Karadeniz illerinin mahalli takvimlerinde Ocak ayı için yaygın olarak zemheri terimi kullanılır, aynı gece benzer eğlenceler yapılmakla birlikte Kalandar gecesi gezmelerinde oynanılan seyirlik köy tiyatroları için ‘Karakoncolos ( Korkunç hayali yaratık) yada momoyer (Trabzon yöresine özgü genellikle doğaçlama oynanan köy seyirlik oyunları) Rumca yerine farklı bir terminoloji kullanılırdı.  

Kaynakça:
Büyük ölçüde 2005 yılında Heyamola Yayınlarınca yayımlanmış
Karadeniz Ansiklopedik Sözlük ve Folklor ve Mitoloji Sözlüğü,
Karalahana Dergisi ve Darıca Halk Kültür ve Dayanışma Derneği

 

Zübeyde Hanım'ı Saygı ile Anıyoruz


Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ı saygı ve sevgi ile anıyoruz. Zübeyde Hanım 1857 yılında dünyaya gelmiş ve 14 Ocak 1923'de hayatını kaybetmiştir.

Zübeyde Hanım, Osmanlı devrinde, II.Mehmed zamanında Anadolu Larende - Karaman'dan Rumeli’ye göçen ve Selanik yakınlarındaki Langaza’da toprak işleri ile uğraşan bir Türkmen ailesi olan Hacı Sofu ailesindendir. Mustafa Kemal Atatürk'ün anne soyu da, Karaman'dan gelerek Selanik ile Manastır'ın arasında bulunan Vodina Sancağı'na bağlı "Sarıgöl" de denilen "Kayalar" Nahiyesine yerleşmişler. Aile, sonradan Selanik yakınlarında bugün de kaplıcaları ile meşhur olan Langaza'ya yerleşmiş. Dedesi Feyzullah Efendi'nin taşıdığı "Sofu-zade" (Sofular) lâkabı, yerleştikleri Sarıgöl bölgesindeki yer adları ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Mustafa Kemal Atatürk'ün anne soyu Karaman'dan Rumeli'ye gelen ve bundan dolayı da "Konyarlar" olarak Rumeli'de anılan Yörük Türkmenlerdendir.
Zübeyde Hanım, 1857'de Lankaza'da dünyaya gelmiş. Babası Sofuzade Feyzullah (Sadullah) Ağa, annesi Molla Hanım olarak anılan Ayşe Hanım’dır. Döneminde kadınların okula gitmesi yaygın olmadığı için, okur yazar oluşu nedeniyle kendisi de Zübeyde Molla olarak anılırmış.
Zübeyde Hanım, kızı Makbule ve oğlu Mustafa Kemal ile birlikte Hacı Sofu gibi dinine bağlı bir aileden geldiği için oldukça dinine bağlıymış. Türk tarih kitaplarında sıkça geçen, eğitim sisteminin karışık olduğu bir dönemde, Mustafa Kemal'in ne tür bir okula gideceği konusundaki tartışmalarda Zübeyde'nin, dini eğitim veren Mahalle Mektebi'ne gitmesinde ısrarcı oluşu bu yüzdendir.

Selanik'te Gümrük Muhafaza Teşkilatında memur Ali Rıza ile 1871 yılında henüz 14 yaşında iken evlendi. Ali Rıza, sarışın ve mavi gözlü bir kadınla evlenmeyi düşlerken, kendisinden 20 yaş küçük olan, siyah saçlı ve derin mavi gözlü bu kadına sevdalandığını belirtmiştir.

Yeni çift Selanik Yenikapı semtinde yeni hayatını başlatmış ve Zübeyde Fatma, Ömer ve Ahmet adlı çocukları doğmuştur. Ancak Fatma bu dönemde ölmüştür.
Eşi Ali Rıza'nın Yunanistan sınırında Çayağzı (ya da Papaz Köprüsü)'na tayin edildiği için taşınmış ve orada Ömer ve Ahmet ölmüş.
1881’de dördüncü çocukları Mustafa, 1885’te Makbule, 1889’da Naciye doğdu. Naciye’yi de küçük yaşta veremden kaybettiler. Ali Rıza Efendi de 1888 yılında öldü.

İkinci Evliliği
Bunun üzerine Zübeyde, çocuklarını da alarak abisi Hüseyin Bey'in Langaza'daki çiftliğine gitti. Babasının erken ölümünün ve dayısının çiftliğinde ailenin erkeği olarak yaşadıklarının Mustafa üzerinde derin etkileri olduğu düşünülür.
Abisine daha fazla yük olmak istemeyen Zübeyde, ikinci evliliğini Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey ile yaptı. Ragıp'ın da önceki evliliğinden dört çocuğu vardı. Bu evlilik, babasının hatırasına saygı gösterilmediğini düşünen Mustafa Kemal'i kızdırdı. Zübeyde Balkan Savaşı’ndan sonra Ragıp Bey’den ayrıldı ve artık Osmanlı toprağı olmaktan çıkan Selanik’i terk ederek kızı Makbule ile birlikte İstanbul’a göç edip Beşiktaş Akaretler’de bir eve yerleşti.
Mustafa Kemal, Ali Fuat Cebesoy'a, Ragıp Bey hakkında "Bana karşı hep çok saygılı davranmış, büyük adam muameleleri etmiştir. Nazik ve kibar bir insandır." demiştir.
Mustafa Kemal Atatürk 
annesi Zübeyde Hanım'ın
cenaze töreninde, İzmir, 1923
1919’da Anadolu'ya çıktığından beri görmediği ve üstelik Osmanlı Padişahı tarafından hakkında ölüm emri verildiğini öğrendiği oğlu Mustafa Kemal ile ancak 14 Haziran 1922’de Adapazarı’nda tekrar buluşan Zübeyde, onun yanına Ankara’ya yerleşti. Ancak bu şehrin sert iklim koşulları sağlığını olumsuz etkileyince tedavi amacıyla İzmir’e gitti. 14 Ocak 1923 günü 66 yaşında oğlunun başarılarını gördükten sonra hayatını kaybetti. İzmir’in Karşıyaka ilçesinde 1940 yılında yaptırılan anıt mezarda yatmaktadır.


Kaynakça: wikipedia

12 Ocak 2016 Salı

Rauf Raif Denktaş Kimdir?


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türkü siyasetçi ve yazar Rauf Raif Denktaş’ı saygıyla anıyoruz.

Politikacı olmasının yanı sıra, renkli bir kişiliğe sahip olan Rauf Denktaş, yazar kimliğiyle de önemli bir şahsiyettir. 1985'in son aylarından bugüne Yeni Asya Yayınları arasında çıkan kitapları bulunuyor ve Halkın Sesi gazetesinde yazılar yazmaktaydı. Ayrıca fotoğraf makinasını elinden Denktaş, çok meraklı bir fotoğrafçı ve ART isimli televizyon kanalında Pazartesi günleri Denktaş'ın Gündemi adlı, görüşlerini anlattığı programı sunmaktaydı. Ayrıca Kurtlar Vadisi dizisinde de konuk oyuncu olarak kendisini canlandırmıştı.

Vefatının ardından Türkiye ve KKTC'de ulusal yas ilan edilmişti. 8 Ocak gecesi organ yetmezliği ile Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesine kaldırılmış ve burada 13 Ocak 2012’de 88 yaşında hayatını kaybetmişti. Denktaş 17 Ocak 2012’de devlet töreni ile Lefkoşa’daki Cumhuriyet Parkı’nda defnedildi.

27 Ocak 1924, Baf - 13 Ocak 2012, Lefkoşa

KİTAPLARI
·        Saadet Sırları (1941)
·        Ateşsiz Cehennem (1944)
·        Criminal Cases (1953)
·        12'ye 5 Kala (1965)

·        Akritas Planı (1972)
·        A Short Discourse of Cyprus (1972)
·        The Cyprus Problem (1973)
·        Cyprus Triangle (1981)
·        Gençlerle Başbaşa (1981)
·        Kur'ân'dan İlhamlar (1986)
·        Gençlere Öğütler (1988)
·        İmtihan Dünyası
·        Yarınlar İçin
·        Kıbrıs Girit Olmasın
·        A Handbook of Criminal Cases, 1955
·        Cyprus Problem in a Nutshell, 1983
·        Kadın ve Dünya - Woman and The World, 1985
·        UN Speeches on Cyprus, 1986
·        Seçenekler ve Kıbrıs Türkleri - The Options and The Turkish Cypriots, 1986
·        Cyprus, An Indictment and Defence, 1987
·        The Cyprus Problem 23rd Year, 1987
·        My Vision for Cyprus, 1988
·        Atatürk, Din ve Laiklik - Atatürk, Religion and Laïcité, 1989
·        Kıbrıs'ta Bitmeyen Kavga - The Unending Fight in Cyprus, 1991
·        Kıbrıs Davamız - Our Cyprus Issue, 1991
·        İlk Altı Ay - The First Six Months, 1991
·        What is the Cyprus Problem, 1991
·        A Challenge on Cyprus, 1990-91
·        Denktaş As A Photographer, Images From Northern Cyprus, 1991
·        The Cyprus Problem and the Remedy, 1992, Nicosia (Lefkoşa)
·        From My Album, 1992
·        Günler - Those days, 1993, Nicosia
·        Images From Northern Cyprus, 1993
·        Vizyon - The Vision, 1994, Nicosia
·        Kapılar - Doors, 1995, Nicosia
·        Observations on the Cyprus Dispute, 1996
·        Kıbrıs Meselesinde Son Durum - The Latest Situation in Cyprus Issue, 1996, Nicosia
·        Rum Yunan İkilisi: İstenmeyen Cumhuriyetten Nereye? - Cypriot Greek Duo: Where to from the Unwanted Republic, 1996, Nicosia
·        Karkot Deresi - Karkot Creek, 1996
·        Rauf Denktaş'ın Hatıraları, 1964-74, I. cilt (1964) - Memoirs of Rauf Denktaş, 1964-74, volume I (1964), 1996
·        Rauf Denktaş'ın Hatıraları, 1964-74, II. cilt (1965), 1997
·        Rauf Denktaş'ın Hatıraları, 1964-74, III. cilt (1966), 1997
·        Rauf Denktaş'ın Hatıraları, 1964-74, IV. cilt (1967), 1997
·        Rauf Denktaş'ın Hatıraları, 1964-74, V. cilt (1968), 1997
·        Rauf Denktaş'ın Hatıraları, 1964-74, VI. cilt (1969), 1997
·        Rauf Denktaş'ın Hatıraları, 1964-74, VII. cilt (1970), 1997
·        Kalbimin Sesi - The voice of my heart, 1997
·        In Search of Justice, 1997
·        Rauf Denktaş'ın Hatıraları, 1964-74, VIII. cilt (1971-72), 1998
·        Rauf Denktaş'ın Hatıraları, 1964-74, IX. cilt (1973-74), 1999
·        Hatıralar, Toplayış, X. cilt - Memoirs, Conclusion, vol X, 2000