Ankaralıyım
ben,
Ankara’da
doğdum, Ankara’da büyüdüm ve Ankara’da okudum.
Ankara, bürokrasi
şehridir, memur şehridir, Başkenttir. 4-5 kişi yan yana gezse hayrola diye
çevirirler yolunu. Kolay kolay habersiz kuş uçmaz. Akşam mesai bitince herkes
hızla evine yol alır. Hareketli 2-3 sokak vardır, o da öğrenci gençler
sayesinde, belli bir saate kadar.
Biz çok 1 Mayıs yaşadık, çok mitinge katıldık Ankara’da.
Cumartesi günkü gibi 2 ay öncesinden tarihi belli olan ve binlerce insanın
katılacağı bir mitingi geçtim. Sıhhiye Meydanında devlet memurlarının katıldığı
bir grev de bile 3 kez aranmıştı herkes.
Hatta tipini beğenmediğini polis arabasına bindirmek gibi
bir adet vardır Ankara’da.
Mitinge katılacakların toplama yeri yani TCDD Genel
Müdürlüğü’nün önü; Ankara
Adliyesine 1 km, Başsavcılığa 1 km, Emniyete 1 km, MİT'e
3 km, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'na 500 metre, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na 200 metre, tüm askeri törenlerin yapıldığı
AKM Alanı'na 500 metre, silah ve mühimmat üreten MKE Genel Müdürlüğü'ne 400
metre, Merkez Bankası'na 500 metre, Tandoğan Subay Orduevi'ne 300 metre, Etiler
Astsubay Orduevi'ne 800 metre mesafede. Aynı zamanda Dünya Basketbol
Şampiyonası da dahil onlarca uluslararası müsabakanın yapıldığı salonun da önü.
Böyle bir
alanda arama merkezi yok, önlem yok, MİT ve Polis istihbaratı yok. Ve alana
canlı bomba giriyor.
Binler var
alanda. Bahsedilen 95 kişi ile sınırlı kalsa keşke. Bir muhabir arkadaşımı
izledim tv’de, yayın yapmakta çok zorlandı. Sonrasında bize tek söylediği
“burada yüzlerce kişi param parça, kan kokusu burnumdan gitmiyor, yürüyemiyorum
ki nasıl yayın yapılır burada”
Her adımda kan,
her adımda ceset parçaları. İnsanlar hastanede, yakınlarını teşhise gelmişler
ama teşhis edilecek durumda bile değiller. Çığlıklar kulaklarımdan gitmiyor
diyor arkadaşım “Ben nasıl uyuyacağım!?”
Sadece benim
hayatımdan 16 kişi çıktı. Sadece benim memleketimdeki bir mitinge barış için
gelen 16 kişiyi biliyorum ben, ki ben yıllar önce Ankara’dan ayrıldım.
Metin Kürklü,
Mesut Mak,
Ali Deniz Uzatmaz,
Şebnem Yurtman,
Gökhan Akman,
Gökmen Dalmaç,
Elif Kanlıoğlu,
Osman Turan Bozacı,
Emine Ercan,
Adil Gür,
Hakan Dursun Akalın,
Ercan Adsız,
Dilan Sarıkaya,
Canberk Bakış,
Gökhan Gökbörü,
Korkmaz Tedik.
Bunların hepsi barış için oradaydı ve
yoldaşlarıysa yolda, onların yanına gitmeye hazırlanıyordu.
Bu patlamada, kürt öldü, Türk öldü,
Müslüman, dinsiz, anne, baba, evlat, mühendis, doktor, Atatürkçü, solcu, işçi
öldü, oğlunu gezmeye çıkaran baba öldü, oğul öldü. Ölümün en kötü halini gördük 10.10.2015
Cumartesi günü. Ölümün en hain, en faşist, en berbat halini gördük.
1977 1 Mayıs’ından sonraki en kanlı
eylem bu. Demek o zamandan bu zamana hala kanla beslenenler var. Demek bir şeyler
değişmedi. Değişmediği gibi daha da kötüye gidiyor.
Ankara çok güzel gençler yetiştirdi,
büyüttü ve öldürdü. Barış için büyüdüler ama koltuk kavgasında öldüler. Adalet
değil, hak değil bu!
Böyle ölüm olmaz.
Ecel de değil bu..!
Böyle ecel de olmaz.
Eskiden de siyasiye kızardık, kızdığımız
siyasi lider bile ölüm karşısında suskun kalırdı. Kendisinin değilse bile
oturduğu koltuğun bir asaleti vardı.
Bu sefer gördük ki gerçekten bu kavga
vicdanları öldürmüş insanlardan önce. Gördük ki ölüm karşısında gülebilen
siyasiler var. Yaşananlar karşısında güvenlik zafiyeti yok diyebilen bir siyasi
var karşımızda. Siyasiyi ölümle tehdit edebilen bir gazeteci bile doğmuş
memleketimde.
Biz böyle bir ortamda barış istiyoruz
hala ve inatla!
Biz Ankara’da büyüdük, biz çok kavga
verdik, biz çok yaktık yıktık, biz Ankara’da genç olduk. Ama hiç can yakmadık…
Orada olan herkesin amacı belliydi.
Yıllar önce de böyleydi ve hala böyle…
Artık herkes Türkiye’deki çirkin
siyasetin amacını biliyor.
Barış isteyen liderler neredeler, sebep
değiliz bu katliama diyen liderler neredeler?
Ben Cumartesiden beri bir tane lider
gördüm. O’da Kılıçdaroğlu…
O kadar güzel yazmışsınız ki..
YanıtlaSil