Translate

30 Eylül 2015 Çarşamba

Ro-Ro Limanı Projesi


Beylikdüzü'ne yapılması planlanan Ro-Ro Limanı projesini duymuşsunuzdur. 
Önceki akşam Kent Konseyi'nin facebook sayfasında bugüne dair bir davet gördüm.


"İlçemiz Marmara Mahallesi Gümrük Limanı yanındaki Doğalgaz çevrim santrali ve BOTAŞ tesislerine bitişik olarak bir RO-RO limanı yapılmak istenmektedir. 
Yapılması planlanan bu limanın günde 3000-3500 TIR taşıyacağı söylenmekte olup, bu araçların trafik yoğunluğu BAHÇEŞEHİR TEM gişeleri ile Haramidere kavşağı ve Yakuplu liman yolunu tamamen kilitleyeceği için, önümüzdeki günlerde Beylikdüzü, Avcılar ve Büyükçekmece ilçelerine giriş imkansız hale gelecektir. 
Yasa gereği yapılması zorunlu olan ÇED raporunun halka sunulmasını, halktan gizleyerek, duyuru yapılmadan yapmak istiyorlar. Yaptığımız araştırma sonucu bu toplantının 29 Eylül Salı günü Hasırcılar arkası GOLD düğün salonunda saat 13.00 da yapılacağını tespit etmiş bulunmaktayız. 
KENTİNE SAHİP ÇIKMAK İSTEYEN TÜM VATANDAŞLARIMIZI BEKLİYORUZ...
29 Eylül Salı saat 13.00
Hasırcılar Avm arkası GOLD düğün salonu"


Yapılması zorunlu olan bu toplantı aslında Ağustos ayının sonunda yapılmış ancak, halka öncesinde kapsamlı bir duyuru yapılmadığından katılım az olmuş ve bilgilendirme geçersiz sayılmış. O nedenle dün bu toplantı tekrarlandı.

Yine sağlıklı bir duyuru yapılmadığı ve Kent Konseyinin dahi akşam 17:30'da haberi olmasına rağmen yine baya bir kalabalık vardı toplantıda. Toplantı sadece Yeniçağ ve Dünya gazetelerinde duyurulmuş bu arada.
Dernek temsilcileri, iş adamları ve Beylidüzülü bir çok vatandaş orada görüşlerini sundu, sorularına cevap aradı.



Proje Şöyle:
TIR ve kamyonların İstanbul trafiğine girmeden, Avrupa’dan Asya’ya geçmesini sağlayacak Ro-Ro gemileri için özel bir liman planlanıyor Ambarlı'ya.
Sanırım Ağustos ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bir bilgilendirme toplantısı yapmış, internette araştırırken bununla ilgili bir haber görmüştüm.
Hazırlanan ÇED raporunda 370 bin metrekare alana yapılacak liman için denize 162 bin metrekarelik dolgu yapılacağı belirtiliyormuş.
Sanırım bu bölgede limanı isteyen neredeyse kimse yok...
Herkes projenin iptalini istiyor...
Haksız da değiliz...
Limanda günde 2 bin 500 TIR ve 3 bin 500 kamyon taşınacak. 
Öncelikle, tır yoğunluğu nedeniyle bölge ulaşılamaz hale gelecek.
Bu tırların çıkaracağız egzoz gazının yaratacağı kirliliği düşünün.
Tırlar ortalama 150 binek otomobilin çıkardığı egzoz gazına denk gaz salınımında bulunuyır ve büyük bir yük gemisi bir yılda 50 milyon araç kadar kanser ve astıma neden olacak hava kirliliğine yol açacak.
Bunların aksine, yapılacak proje, Marmara fay hattının karaya en yakın olduğu, ikinci fay hattına sanırım 400 metre uzaklıkta. İlki Büyükçekmece'de.
Kazıklı sistem tekniği ile yapılması planlanan proje fay hattını harekete geçirebilir.
Civarında bulunan ve buradan Pendik'e kadar doğal gaz sevk eden ana borular da buradan geçiyor ve dolum tesisleri var. Yani kirlilikten öte durum oldukça tehlikeli.
Ayrıca, limanın yapılacağı bölge raporda, civarında yaklaşık 3 buçuk milyon kişi, geniş ölçekte ise yaklaşık 6 buçuk milyon kişi yaşamasına rağmen şehir dışı olarak gösterilmiş.

Proje çift yönlü olarak hazırlanmış.
İlk olarak, Kuzey-Güney güzergahında yer alan Bandırma’ya, ileride ise Doğu-Batı güzergahında taşımacılık işlemlerinin gerçekleştirilmesi planlanıyormuş. Ve ilk olarak “Ambarlı – Topçular” hattı açılacak.
Yani sürekli bir kamyon trafiği, egzoz nedeniyle hava kirliliği ve deniz kirliliği söz konusu.
Ayrıca bölge ulaşımını rahatlatmak için yolcu taşımacılığı konusunda hiç bir yararı olmayacak.
Biz Beylikdüzü'nde nefes alıyoruz derken, olacakları düşünün. Sürekli bu gazları soluyacağımız ve uzun vadede solunum sistemi hastalıkları, kanser, astım ve kalp rahatsızlıklarına neden olacak. Hatta zamanla genç yaşta bu rahatsızlıklardan kaynaklı ölümler yaşanabilir.

Ama orada olanlara sunulan bilgilendirmede neredeyse, her şey güllük gülistanlık, projenin zararı değil sadece faydası var. Katılımcılar ise durumun farkında ve ellerinde ki bilimsel verilerle, projeye neden karşı olduklarını açık ve net bir şekilde anlattılar. 

Ben gibi tam olarak ne zararı, ne de faydasını bilmeyenler için çok verimli bir ortam oldu.



Ben facebook fan sayfasında; Kent Konseyi Başkanı Nejla Türkoğlu, Avukat Taşkın Özer, Beylikdüzü İş adamları Derneği Başkanı Nuri Arslan ve Harita mühendisi Ramazan Bezem'in toplantıdaki konuşmalarını paylaştım. Dilerseniz izleyebilirsiniz.


Toplantı esnasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri toplantıya katılanlardan, belgelemek maksadı ile imza topladılar. Buna karşılık yine toplantıya katılanlar projeye şerh koymak adına imza topladılar ve ilerleyen günlerde bunu bakanlığa sunacaklar.

Bundan sonraki süreci de takip edip göreceğiz.

Ben şahsen, hem Beylikdüzü'nü seven, hem zararlarından hem kişisel, hem de çevresel açıdan etkilenmek istemediğim için projeye kesinlikle karşıyım. Proje Beylikdüzü halkına tam anlamıyla ihanet gibi geliyor bana.


Altaş Genel Müdürü Gürdal Karadeniz toplantıda Türkiye'nin sayılı limanlarından olan Ambarlı limanını bu projenin sıkıntıya sokacağını, E5, Tem ve Haramidere kavşağının Ambarlı limanının trafiğini bile kaldırmakta zorlandığını anlattı. 

Bir trafik etüdü yaptırmışlar ve bilimsel verilerle ek bir yol yapılmadan zaten sadece trafik nedeniyle projenin olabilitesinin olmadığını söyledi. Ayrıca bölge heyelan bölgesi...
Yaşanabilecek bir sorun büyük bir faciaya sebep olabilir!!!

İstanbul Millet Vekili Ali Şeker, "limanın ne halka, ne de yatırımcıya faydası olmayacak. Heyelan bölgesi, fiber kablolar geçiyor ve o yollar çöküyor. Buraya tır sokmak akla zarar" dedi. Ve özellikle bu bölgede eskiden zıpkınla balık bile avlanırdı, zaten denizimize yeteri kadar zarar verildi ve bu tesis sadece bölgeyi değil, tüm Marmara'yı etkileyeceğini belirtti.


Ben kişisel olarak proje yetkililerinden değil ama katılımcıların anlattıklarıyla oldukça aydınlandım. Tüm Beylikdüzü halkınınsa bu konuda duyarlı davranacağını ümit ediyorum.



28 Eylül 2015 Pazartesi

Okullar Açıldı :)


Bugün yaklaşık 18 milyon öğrenci ve 900 bin öğretmen için 2015 -2016 eğitim öğretim yılı başladı.
Kızımı kreş servisine bindirirken şükür ettim Allah'ıma, bu günleri gösterdin diye. Ve diledim ki "güç-kuvvet ver ki, okula gidişini de" görebileyim. 
Annenin evladından yana dilekleri bitmez. Okula gidecek, okulun bittiğini; okul bitecek, evlendiğini; evlenecek vs vs... Ama dilerim ki her anne gönlünce, sağlıkla ve huzurla büyütebilsin evladını. 
Ama önce insan olsunlar. Bu da iyi öğretmenle olur, iyi öğretmen de önderimizin izinden gidendir. Yüreğinde Allah, vatan, millet, bayrak, Atatürk sevgisiyle dolu her Türk öğretmeni, Atatürk'ün eğitim anlayışını tüm meslek hayatı boyunca yaşamalı ve yaşatmalıdır.


1928 yılında ulu önder Atatürk, Arap harflerini kaldırıp yerine kullanmakta olduğumuz Türk harflerinin kabulü ile halkın yeni harfleri öğrenip, okur-yazar sayısının artması için yoğun bir çalışmaya başlamış.
O dönem okul çağında olmayan vatandaşlar için "Millet Mektepleri" adı verilen okur-yazarlık kursları açılmış.
Atatürk burada ders vermiş ve şu hep hayranlıkla baktığımız kara tahta başındaki fotoğrafları da burada çekilmiş.
Atatürk'ün üstün hizmeti ve çabasından kaynaklı 11.11.1928'de Bakanlar Kurulu Ulus Okullar Başöğretmenliği ünvanını vermiş. 24 Kasım da, Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.

Ve demiş ki;

"Öğretmenler! Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.

Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür."



26 Eylül 2015 Cumartesi

Bayramlaşma :)

Dün tesadüfen denk geldim. Beylicium Avm'nin yanındaki çamlık alanda Belediye Başkanı, Kaymakam ve siyasi parti temsilcileri sırayla konuşuyorlardı gittiğimde. Daha sonra dinleyen, yoldan geçen ve bir şekilde orada bulunan herkesle bayramlaşıldı, konuşulup, sohbet edildi.
Bu durum her bayram yaşanıyormuş ben ilk kez denk geldim. Hoşuma gitmedi değil aslında. Duyduğuma göre belediye başkanı makamına giden herkesle randevu vererek görüşüyormuş.
Kendisi görüşemediği durumlarda da, sırf soruları başkana iletmek için gelenleri dinleyen bir ekip varmış. Bunun ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum ama bir çok kişiden duydum. Eğer böyleyse bu çok hoş...

Neyse, çamlık alanda sohbet muhabbet edilirken bir yandan da yiyecek içecek ikramları yapıldı. Etkinliği duyup oraya giden bir çok kişi vardı aslında, ben bu kadar takip etmeme rağmen nasıl kaçırdım bilemiyorum :/

Bu arada orada gelenlerle sohbet ettiğim sırada birisi, şu benim çok beğendiğim kent konseyinden görevli bir kaç kişinin ihtiyaç sahiplerini belirleyip bayram hediyelikleri dağıttıklarını öğrendim. Hatta konuştuğum kişi sırf bu nedenle oradaydı. Teşekkür etmek için...

Ben takdir ettim. Bir belediyenin halka yaranabilmesi çok zordur. Beklenti fazladır ve bir çoğu bizim tahmin ettiğimi kadar kolay değil ama biz bekleriz, haklıyız da.. E onlarda haklı tabi :)
Ama gördüm ki herkes hayatından memnun. Bir vatandaş kalkıp Belediye Başkanına teşekkür için kalkıp gidiyorsa oraya bu demek ki seviliyor. Seviliyor ki başarılı...

Ayrıca, Şu çamlık alan ne kadar nefes dolu bir yer. Ben çocuğu alıp arada gidiyorum oraya. Sabah yaşlısı genci, yürüyüşe gelenlerle dolu. Özellikle sıcakta çok güzel bir şemsiye orası. Ben bir kaç kez kendimi oraya atmışımdır bunalıp.
Gitmeyen varsa tavsiye ederim. Tam başkanlık binasının karşısında. Hani şu vergileri yatırdığımız bina var ya onun karşısı. Ya da en kolayı şöyle diyeyim, E5 üstünde, Belediye metro durağının yanı :)



19 Eylül 2015 Cumartesi

Şehitler ve Gaziler Günü ve Haftası


Türklük tarihinde ve ruhundan şehitlik ve gazilik onuru vardır. 
Her Türk'te bu onur için vatan, millet, bayrak ve kutsal değerler için yeri geldiğinde savaşır.
Vazgeçilmez bir duygudur bu.
Kurtuluş Savaşı bu yüzden değerlidir. Atatürk "ya istiklal, ya ölüm" diyerek bu onurun örneği ve önderi olmuştur.
Vatanı için ölümü göze almış Türk Ordusu, 1950-1953 yılları arasından Kore'de savaşmıştır. 
1974'te Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirmişlerdir. 
Daha sonra Birleşmiş Milletler kararıyla Mehmetçik Bosna-Hersek, Somali ve Kosova'da "Barış Gücü" olarak görev yapmıştır.
Her görevde şehitlerimiz ve gazilerimiz olmuştur.
O dönem devlet bir yasa ile şehit yakınlarına "Övünç Madalyası" verir ve şehitlik maaşı bağlar. Gazilere de madalya ve maaşın yanı sıra, hastane ve ulaşım hizmetlerinden ücretsiz faydalanmalarını sağlar.  

Türk ulusu için şehitler NURLANMIŞ, gaziler ONURLANMIŞ kişilerdir. 
Bunların bir numaralı ismi de Gazi Mustafa Kemal'dir. 

Bugün yani 19 Eylül, yani "Gaziler Günü", yani "Kahramanlık Günü" Atatürk'e 1921 yılında Mareşallik rütbesinin verildiği gündür.

Şehitlerimizin ruhlarını huzurlu kılmak için, gazilerimizin hak ettiği değeri görmeleri için bu günü kutlayarak onları tekrar tekrar onurlandırmak istedim.




16 Eylül 2015 Çarşamba

Ekolojik Pazar var dediler :)

İstanbul'da ne işiniz var?
Beylikdüzü ne biçim yer?
Burada ne bulacaksınız?
Her yere uzak! Eskiden ne güzel çocuğa bilmem nerenin köylü pazarından organik şeyler alıyordun. Böyle çocuk mu büyütülür? Hormonlu hormonlu yediriyorsun, vs vs...
İlla bir şey bulacaklar arkadaş bu annelere...
Ben bir kere yoğurdumu bile evde mayalıyorum. Hadi mayalayamadım bu beğenmediğiniz Beylikdüzü'nde Ekolojik pazar diye bir yer var. Oradan yoğurduma kadar alabiliyorum...
Yok, yine bir şey bulacaklar ya, onlarda yoğurt mu vs.. Offfff of

Gidiyorum, alıyorum hepsi organik ürün ve hepsinin "ekolojik sertifikası" var!!!
Hayır, pastorize süt aldım, sağlıksız dediler. Sağma süt aldım, dizanteri yapacaksın çocuğu dediler. Yani illa bir şey bulacaklar da neyse...
Ben memnunum pazarımdan da anneliğimden de. Oldukça sağlıklı bir çocuğum var. Maşallah :)

Eskiden Beylik pazarı vardı, bize daha yakındı. Çarşamba pazarına taşınınca haliyle mesafe uzadı.
Şimdi de uzak diyorlar ama servis var servisss... 
Para da vermiyosun ama bu annelik zormuş yaaa..!
Neyse, cumartesi günleri öğlen gidiyorum bir saatimi alıyor olmadı bir buçuk işimi bitirip dönmem...

Sebze, meyve, et, süt ürünleri, kahvaltılık ürünler, bakliyat ve kişisel bakım ürünleri var pazarda. Hepsi sertifikalı ve doğal...

Dedikodu mu oldu bu, ekolojik pazarı mı anlattım bilemedim ama pazar güzel. Ben seviyorum :)



15 Eylül 2015 Salı

Hakkari ve Mardin'den Yine Acı Haber!


O kadar alıştırılmışsız ki millet olarak bu tarz haberlere... Şaşırmıyoruz bile artık...
20-30 şehit vermeden ayaklanmıyoruz. Neden?

Dün yine polislerimiz pusuya düşürülmüş ve 5 polis şehit olmuş. Son verdiğimiz 31 şehitten sonra da neredeyse gün aşırı şehit haberleri vardı. Ne yapabildik?

Yine hem Hakkari'de hem Mardin'de polis araçlarına bombalı saldırı düzenlenmiş. Hakkari'de 2 polis, Mardin'de 3 polis şehit!!!
Yaralı polislerimiz de var. Hepsine acil şifa diliyorum.

Sorumlu yine PKK!!!

PKK'yı besleyenlere, PKK'ya güç verenlere, silah verenlere asıl gücün kim de olduğunu göstermemiz lazım... Asıl güç bayrağını seven Türk milletinde... Asıl güç bu ülkenin gerçek sahiplerinde.
Güç bizde!!!

Yakıp yıkmak değil derdim, yakıp yıkmak kalleşe yakışır.

Bayrak uğruna evladını şehit veren annelerin "vatan sağ olsun" dediklerinde gerçekten buna inandıkları bir milletin anneleriyiz biz...
Şimdi böyle mi?

1 Kasım'a kadar herkes başını ellerinin arasına koysun ve düşünsün.
Neden böyle olduk!?






İlginç Tema Park Projeleri

Bir kaç gündür tema parklar yapılacağına dair haberler görüyordum...
Birisi Müzik Eğitim Parkıymış. 
Küçük bir müzik evi tadında bir yapı olacakmış denildiğine göre. Müzik eğitiminin verileceği derslikler olacakmış ve resmen mini bir okul gibi düzenlenecekmiş. Ayrıca mutfak, ve yeme-içme alanları olacakmış yapı içerisinde. Oldukça ilginç geldi bana...
Yapının çevresi ve içi tamamen müzik teması ile düzenlenecekmiş. Ulaşımsa bu alana özel olarak sağlanacakmış. 
Alanda rüzgar orglarından müziği çağrıştıran karakterlere kadar her şey düşünülmüş gibi gözüküyor taslaklarda. Parkta sürekli olarak müzik yayını olacakmış ve parkın her alanından duyulabilecek bir sistem de kurulacakmış.
Çocuklar sanırım özellikle giriş kapısından sonra yerlere döşenecek ve üzerinde zıplandığında ses çıkaracak olan notaları sevecekler. Sesler notaların gerçek sesleri olacaksa eğer, hem eğlenecek hem de öğrenecekler....
Bahsi geçen proje 2016 yılı ortalarında hizmete girecekmiş... 
Hadi hayırlısı..


Bir diğer tema parksa, öncelikle kadınların sosyalleşmesini amaçlıyor. Bu park Marmara Mahallesinde olacakmış. “Kadın Dayanışma ve Kültür Parkı” diye geçiyor haberlerde. 
Ev hanımları ya da iş kadınlarına rutin ortamlarından uzaklaşarak deşarj olabilecekleri yeni bir imkan sunmak planlanıyor. Bina içerisinde danışma, yönetim, çalışma ofisleri, ortak çalışma ya da toplantıların yapılabileceği salon ve kafeterya işlevine sahip oturma mekanları yapılacakmış.
Alanda özellikle süs havuzu ve bol yeşil alan düşünülüyormuş. Ayrıca sergi alanı da olacakmış ve gösteri, tören, yemek, toplantı gibi çeşitli organizasyonlarda yapılabilecekmiş. 

Çocuklu bir anne olarak merakla bekliyoruz efendim :)))





Orhan Kemal, Hrant Dink ve Agatha Christie Bugün...


Hrant Dink Türk Ermenisi bir gazeteciydi.

Agos gazetesinin genel yayın yönetmediydi ve bir sabah işine giderken tam da iş yerinin önünde sırtından vurularak öldürüldü.
Tarih: 19 Ocak 2007

Bugün doğum günü...

Dink; Türkiye'de 1909 yılından bu yana, suikast sonucu öldürülen 62. gazeteci..:(





İngiliz yazar Agatha Christie, polisiye edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak bilinir.

Dedektif Herdule Poirot karakterinin yaratıcısıdır. Mary Westmacott takma adıyla aşk roanları da yazmış ama ününü, yazdığı 80 dedektif romanıan ve West End tiyatrolarında sahnelenen oyunlarına borçludur.

1971 yılında, İngiltere'nin en yüksek onur ünvanı olan Britanya İmparatorluğu Kadın Komutanı ünvanını almıştır. 12 Ocak 1976'da ölmüş

Bugün doğum günü...





Asıl adı Mehmet Rüştü Öğütçü olan Orhan Kemal, toplumcu, gerçekçi, Türk romancısı ve oyun yazarıdır.

Milletvekili ve bakanlık yapmış baba ile, ortaokul mezunu aydın bir kadın olan Azime Hanım'ın oğludur. Adanalı, orta okulu bitirmeyerek Suriye'de bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yapmış. Bir yıl sonra tek başına Türkiye'ye dönerek Adana'da çırçır fabrikalarında işçilik ve kâtiplik yapmış. 
1938'de Niğde'de askerliğini yaparken "Maksim Gorki ve Nazım Hikmet kitapları okumak", "yabancı rejimler lehinde propaganda ve isyana muharrik" suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiş. 
1940'ta, Bursa Cezaevi'nde tanıştığı Nazım Hikmet'in toplumcu görüşlerinden etkilenerek, kendisinden Fransızca, felsefe ve siyaset dersleri almış. Orhan Kemal'i şiir yerine roman ve öykü yazmaya teşvik eden de Nazım Hikmet olmuş.
İlk öykülerini Bacaksız Orhan takma adıyla yayımladı. İlk kez 1943'te İkdam Gazetesi'nde "Asma Çubuğu" öyküsünde Orhan Kemal adını kullanmış.
1943'te tahliye olunca Adana'ya dönmüş. Amelelik ve hamallık gibi işlerde çalışmış. 1950'de ailesiyle İstanbul'a yerleşmiş ve ölümüne kadar kitap ve makale yazarak geçinmiş. 
1958'de Sait Faik Hikaye Armağanı'nı Kardeş Payı adlı öyküsü ile almış.
1966'da "hücre çalışması ve komünizm propagandası" yaptıkları gerekçesi ile iki arkadaşı ile birlikte tutuklanmış. "Suç teşkil eden bir cihet bulunmadığı" yolundaki bilirkişi raporu üzerine bir ay sonra serbest bırakılmışlar.
1967'de 72. Koğuş oyunu ile Ankara Sanatseverler Derneği tarafından en iyi oyun yazarı seçilmiş. 1969'da Türk Dil Kurumu Ödülü'nü ve Sait Faik Hikaye Armağanı'nı Önce Ekmek adlı kitabı ile almış.
Bulgar Yazarlar Birliği'nin çağrısı üzerine gittiği Sofya'da, tedavi görmekte olduğu hastanede 2 Haziran 1970'te ölmüş.
Anısını yaşatmak için 1972'de İstanbul Cihangir'de Orhan Kemal Müzesi açılmış ve her yıl adına bir roman yarışması düzenlenmektedir.




14 Eylül 2015 Pazartesi

İşitme ve Göz Muayenesi (Ücretsiz)

Gecen gün yaşlı annesi ve babası ile yaşayan komşuma haber verdim belediyenin ücretsiz göz ve işitme muayenesini.
Dün gitmişler ve çok memnun kalmışlar. Hepsi tek tek muayene olmuş.
Her gün farklı yerdeymiş muayeneler diyince internetten baktım. Gerçekten haftanın 6 günü için ve her gün farklı bir yerde ücretsiz muayeneleri yapıyorlarmış. Aslında böyle olması çok iyi, herkesin gelebilmesi zor olabilir sabit bir yere, böylelikle herkes faydalanabiliyor hizmetten.

Pazartesi: BKM
Salı: Kavaklı Kurs Merkezi
Çarşamba: Sağlık İşleri Müdürlüğü
Perşembe: Cumhuriyet Mahallesi Çözüm Merkezi
Cuma: Gürpınar Dayanışma Evi - Burası geçiciymiş
Cumartesi: Sahil Mahalle Muhtarlığı'nda saat 10:00 - 16:00 arasında muayeneler yapılıyormuş.




Afiş Saçmalığı...

Böyle yerinde duramayan sürekli bir şeylerin peşinde koşan bir anneyim.. 
Ve böyle haberleri gördükçe sinirlerim bozuluyor. 
Bugün sosyal ağlarda Beylikdüzü'nün şehitlerimiz olduğunda yayınladığı ve billboardlara astığı afiş gündem olmuş. 
Afişte "Dağlıca'da yaşanan üzücü olay..." diye yazılmış ve insanlar buna takmışlar... Diyelim ki afişte, "Dağlıca'da yaşan hain saldırı, lanet olası pkk'lı pisliklerin saldırısı" denilseydi bu afişi alıp işte gururumuz diyerek mi yayımlayacaklardı... Hayır!
Görmezden geleceklerdi.
Ben afişte yazana değil ama adı geçen belediyenin duyarlılığına saygı gösteriyorum.
Evet üzücü bir olay yaşandı ve tüm Türkiye ağladı. Bu Belediye'de etkinliklerini iptal edip, bir saygı gecesi düzenledi ve şehitlerimizin ruhuna Mevlüt okutuldu.
Oradaydım ve neredeyse tüm Beylikdüzü ellerini açmış dua ediyordu.
Bu şekilde saldırıları ben aşağılık bulurum amaç belli. Ben sadece burada yaşayan bir anneyim. Kendimce kötüye kötü, iyiye iyi demekten başka bir amacım yok.
Saygılar...



Cemal Gürsel

Bugün;
1960 Darbesi sonrası oluşturulan Milli Birlik Komitesi başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin dördüncü Cumhurbaşkanı olan Cemal Gürsel'in ölüm yıl dönümü.
Cemal Gürsel 1895'te Erzurum'da doğmuş ve 1966'da Ankara ölmüş.
Asker ve siyasetçidir.
Çanakkale, Filistin, Suriye ve Kurtuluş savaşlarında görev almış.
Büyük Taaruz'da fiilen görev başında savaşarak Harp Madalyası ve İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.

Kronoloji (Kaynak: wikipedia)

Neden Beylikdüzü?

Yıllar öncesinde İstanbul sevdasıyla koşa koşa geldim ama sanki biraz pişman oldum o dönem. Herkesin acelesi var, bana o zamanlar anlamsız gelen bir koşturmaca ve güvensizlik var.
İç Anadolu insanı olarak yeşili geçtim, ağaca hasretizdir.
Burada da aradığım yok gibiydi ama nedense kopamadım.

Eşimin işine yakın olsun diye İstanbul'un göbeğinde bir siteye yerleştik evlendiğimde. Ağaç bulduğumuz yere güzel diyordum o zamanlar. Doğum yapana kadar dayanabildim ama ancak. Olduğumuz yerde "sokağa çıkmayı bırak, çocuk nasıl büyür" diye düşüyordum sürekli.
Yaşam kalitesi yerlerdeydi...

Beylikdüzü'nde yaşayan yakınlarımın anlattıkları ve zaman zaman gelip gördüğüm kadarıyla, burası bana İstanbul'dan ayrı bir yer gibi geliyordu hep. Öncelikle insan kalitesi beni buraya çekti. 
İşe uzakmış!
Umurumda değil...
İstanbul'da her yer uzak. En azından burası işten geldiğinde, nefes alabildiğim bir yer gibi geldi ve kesinlikle yanılmamışım.

Ama ne mücadeleler verdim..
Laf aramızda kayınvalide başta olamak üzere herkese dert anlatmak zorunda kaldım.
İşe gidecek ben, trafiği çekecek ben size ne, diyemiyorsun işte...
Neyse geldim, yerleştim sonunda... Haklı da çıktım herkes rahat etti. Ama... Neyse :)

İstanbul'un merkezinde de oturduğumda Şişli'ye trafik nedeniyle en erken 1 buçuk saatte gidebiliyorduk. Buradan da aynı sürede gidiyorum, belki biraz daha fazla. Ama akşam olduğunda kızımı alıp rahatlıkla sokağa çıkabiliyor ve hiç bir tedirginlik yaşamıyorum.
Diyorum ya insanlar farklı, gerçekten burası bir İstanbul değil.

Yeşil desen yeşil, kaliteli insan desen aynen öyle.
Şehir merkezini aramıyorum bile. Taksime gitmek, Beşikaş'a gitmek aklımın ucundan geçmiyor. Çünkü her şey elimin altında.
Sosyal etkinlik olarakta oldukça yeterli burası. Hatta sanırım çok yakın zamanda buralar sosyallik açısından daha da güzelleşecek.
Geçtiğimiz günlerde bir konser etkinliği sırasında şu çok merak edilen yayalaştırma projesini görmüştüm ve yazmıştım.
Tekrar okumak isterseniz linki şu: 
http://beylikduzugelisiyor.blogspot.com.tr/2015/09/apolas-lermi-konseri-ve-yayalastrma.html

Bu durumda neden İstanbul'a inip çanta kollayarak gezeyim, neden kızımı kucağımdan indirip rahat rahat yürümek varken kendimi oralarda zorlayayım. 

Bence;
Burada yaşamak, hayat standartlarını yükseltmek demek.
Burada yaşamak, eve gelirken oh diyebilmek demek.
Burada yaşamak, komşuluk demek.
Burada yaşamak, rahat rahat gezebilmek demek.
Burada yaşamak, yeşil demek, oksijen demek.



11 Eylül 2015 Cuma

Beylikdüzü'nde Sertifikalı Gebe Okulu

Ben hamile olduğum dönem Okmeydanı Medicana hastanesinin doğum öncesi eğitimi ve hamile yogasına katılmıştım. İnanılmaz faydasını gördüm. Normal doğum yapmama rağmen her şekilde hazır hissediyordum kendimi anne olmaya. Hatta bıraksalar evde bile doğururdum :))) 
Öz güven tavandı o dönem...
Yoga ise doğumu oldukça kolaylaştırmıştı. 
Şimdi Beylikdüzü Belediyesi'de, Medicana Hastanesi ile "Sertifikalı Gebe Okulu" programı hazırlamış. 
Bu eğitim programı için kayıtlar başlamış. Eğitime katılmak isteyenlerin başvurularını 30 Eylül 2015 tarihine kadar Belediye'nin "Sağlık İşleri Müdürlüğü"ne yapabilirler. 

Eğitimlerde Programı:

  1. Gebelik ve Sağlığımız
  2. Doğum Yolculuğu
  3. Annelik ve Babalıkta İlk Adım
  4. Hoş Geldin Bebek başlıklarıyla hazırlanmış. 
Detaylı bilgi için 444 09 36 numaralı telefonu da arayabiliyorsunuz :))



10 Eylül 2015 Perşembe

Okulların Bakımı Yapılmış

Katıldığım bir kaç etkinlikte okulların yenilenmesi gerektiğine ve bir çoğunda çalışmaların başlandığı söyleniyordu. Belediyenin sayfasında gördüm bu haberi ve neredeyse bütün okulların bakımı büyük ölçüde tamamlanmış. 52 okulun içi, 7 okulunda dış bakımı bitmiş... Okullarına açılmasına bir hafta kala da bahçe düzenlemeleri yapılacakmış. 

Bunlar neden ilgimi çekiyor derseniz, okul çağı yaklaşmış bir çocuk annesi olarak bu aralar işim gücüm okul araştırmak. Her anne gibi bende öncelikle iyi eğitim, sonrasında da rahat ve temiz bir ortam istiyorum. 

Uygun olan bir çok okul bahçesine basket ve voleybol oynayabilecekleri alanlar da yapılmış.
Tabi bunları gidip görmeden bilemeyiz, istedim ki annelerin babaların durumdan bilgisi olsun.


Şehitlere Saygı ve Anma Gecesi

Dün gece Beylikdüzü ellerini semaya açtı ve hep bir ağızdan şehitlerimiz ve ülkemizin huzuru için dualar etti. 
Şehit olayları yaşanmadan önce organize edilen etkinliklere sosyal ortamda zaman zaman tepki geliyordu. Belediye etkinliklerin tümünü kayıplarımızla beraber iptal edildi ve dün akşamda etkinlik alanında "Şehitleri Anma ve Saygı Gecesi" düzenlendi. 
Ben o kadar tepkiye karşılık alanda boş yer bile kalmamasını bekleyerek gittim. 
Beklediğim gibi oldu diyemesem de yaşlı genç bir sürü insan ellerinde bayraklarla dualara eşlik etti.

FSM Cami imamı önce Kuran okudu ardından da dualar edildi.
Özellikle imamın etkileyici sesiyle söylediği, Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitleri için kaleme aldığı kaside esnasında kimse gözyaşlarına hakim olamadı.

Akşam eve geldiğimde belediyenin Periscope'tan kuran okunduğu esnada yayın yaptığını fark ettim. İmamın etkileyici sesinden dinlemek isterseniz linki paylaşıyorum.
https://www.periscope.tv/w/aMBiGDc3NTQwNTd8MWxQS3FyWE5nTWJHYr26mPvGmtxX88EfyaAUyEYubLJ4S49isaFTunYt6fRQ

Duaların ardından herkese lokma ikram edildi.

Beni çok etkileyen kasideyi de paylaşmak istiyorum sizlerle...

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde - gösterdiği vahşetle " bu : bir Avrupalı "
Dedirir - yırtıcı his yoksulu, sırtlan kümesi.
Varsa gelmiş , açılıp mahbesi, yâhut kafesi!

Eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşısın da,
Avustralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada,

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'una da züldür bu rezîl istîla!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkıyle, sefil,
Kustu mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.

Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab
Öyle müthiş ki: eder her biri bir mülk-ü harab.

Öteden saikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin

Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam
Atılan her lâğamın Yaktığı: yüzlerce adam
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer


O ne müthiş tipidir: savrulur enkâz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namert eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre
Top tüfekden daha sık gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki, bu, tehdîde güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı, göğsündeki, kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ,edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i îlahi o metîn istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.

Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rap, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in aslanları gibi şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâp...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâbe'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyla,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyla;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsen yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine, bir şey yapabildim diyemem hâtırana
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı, selâhaddîn'i,
Kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran...

Sen ki islam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi ğöğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki rûhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehît oğlu şehît, isteme benden makber,
Sana ağûşunu açmış duruyor peygamber.

MEHMED ÂKİF ERSOY



9 Eylül 2015 Çarşamba

Doğum Günün Kutlu Olsun İZMİR


Bu gün 9 Eylül, İzmir'in kurtuluşunun 93 yıl dönümü...

Yaşanan olaylar nedeniyle İzmir'de kurtuluş kutlamaları iptal edilmiş sanırım. Olması gereken de bu zaten. Baktığımızda yeni bir kurtuluş mücadelesi içerisinde ülkemiz. 
Bir lider lazım bize, bir akil adam.. 
Bir güneş lazım bize, bir önder.. 
Derdi kan değil, can olan birisi lazım.. 
Herkesin ettiği dua budur sanırım bu aralar, "uyan BABA evlatların ölüyor, öldürülüyor..!"

Eğer bir millet tarihinden dolayı övünecekse o gün, bu gündür.. 
Düşmanın denize döküldüğü gündür..
Evlatlarımızın da tarihlerini okurken, dinlerken övünebileceği günleri olur inşallah...

O gün;
"Türk ordusu tarafından 26 Ağustos 1922'de başlatılan Büyük Taarruz sonucunda Yunan ordusu dağıtıldı ve 2 Eylül'de Uşak'a girildi. Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde kendisinin de haberdar olmadan Yunanistan Küçük Asya Ordusu'nun başkomutanlığına getirilmiş General Nikolaos Trikupis tutsak edildi.
Türk birlikleri, İzmir'e doğru hızla ilerledi. Yunan birlikleri ve Rum siviller Anadolu'dan çekildiler. 9 Eylül 1922 sabahı Ahmet Zeki Bey komutasındaki 2. Süvari Fırkası, ardından Mürsel Paşa komutasındaki 1. Süvari Fırkası birlikleri İzmir şehrine girdi. Ardından 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa, komutasındaki birliklerle saat 10.00'da İzmir'e girdi. Türk bayrağı Hükûmet Konağı ve Kadifekale'ye çekildi. Fransız deniz kuvvetleri bakanlığının aldığı haberlere göre, İzmir'e giren Türk birliklerinin düzgün davranış sergiledikleri belirtildi.
Sonradan 9 Eylül günü, "İzmir'in Kurtuluş Bayramı" ilan edildi."

Doğum Günün Kutlu Olsun İZMİR